Ressam Tevfik Aravurgun, gözlerini denizin kirisiksiz calkalanan yesil yüzünde gezdirirken, tam karsisinda, birkac yüz metre ilerde, beyaz bir gemi gördü.
Kim bilir hangi gavurun yatidir.. Yasamasini biliyor hergeleler... Elbette, dünyada her sey parayla olur, para da onlarda... Sanatin kiymetini de onlar biliyor. Acaba bu geminin sahibi ne milletten Ya Ingiliz, ya Amerikalidir. Ingilizse bos ver, pinti oluyor herifler... Ama, Amerikali ise yasadik...
Eni iki, boyu üc karis büyüklügündeki bir tabloyu geminin sahibine götürüp bu hediyeyi kabul etmesini isteyince, adam herhalde pek mütehassis olacak, hele ressamin karsidaki Akademinin hocalarindan oldugunu ögrenince, muhakkak kesenin agzini acacakti. Öyle ya, keyfi icin hususi yatla seyahate cikan zengin bir ecnebi icin, gemisinin essiz Istanbul dekoru icinde yapilmis güzel bir tablosunu salonuna asmaktan ve dostlarina bu resmin yerli bir profesör tarafindan yapildigini söylemekten daha zevkli ne olabilirdi
Gemiye yaklasip bayragin Ingiliz oldugunu görünce, biraz ümitleri kirildi. Deli gibi para yiyenlerin asil Amerikalilar oldugu malumdu. Neyse, kalbini saglam tut Tevfik diyerek elinde tablosuyla beyaz geminin merdivenini cikmaya basladi.
